top of page

1915’li yıllarda Erzurumda yaşanan olaylar ve Yanıkdere katliamlarını anlatan güfte çalışmaları

DURULUR MU

Mehmet DAĞISTANLI

Palandöken kalk yerinden

Ahlar göğe çıktı durulur mu

Karlı yaylam çık bağından

Ahlar göğe çıktı durulur mu

Şahinim alıp götürdüler

Bir dereye kondurdular

Kan içinde bıraktılar

Yürek yandı durulur mu

Yetimlerim hepsi üç idi

Soframda aşım taş idi

Şahinim evde baş idi

Ağamsız evde durulur mu

Gam keder aldı gönlümü

Duman kapladı ömrümü

Genç yaşta eğdi böğrümü

Şahinsiz evde durulur mu

BU DA BİR KULUNDUR

Mehmet DAĞISTANLI

Sınarsın sabrını, Ey yüce Mevla gafur değil mi

Bu da bir kulundur, et ve kemik değil mi

Senden gelir afatlar, adline sual olunmaz

Karlı dağlarım kana bulandı, bu da zulüm değil mi

Kılıç çekti hilale, hüküm ver lütfuna gurban

Gül yüzlü cananı kaybettim, bu da hakkım değil mi

Kudurmuş cihan bu ne kindir ne ocaklar söndü

Adem’den geldik, insan Hak’ta Hak insanda* değil mi

Kulunu yaktılar, ahlar figan oldu Yanık Dere’de

Üç bin masum Ya Muhammet Allah kulu değil mi

*insan Hak’ta Hak insanda: Âşık İsmail Daimi’ye ait

AĞLADI DAĞLAR

Mehmet DAĞISTANLI

Kalenin içinde sehpaya çıktı

Utandı arından ağladı dağlar

Yedi yağlı urgan boyuna geçti

Utandı arından ağladı dağlar

Selimoğlu Sabri, Laz Yahya, Ali, Emoç

Bir de Kumludereli Hasan yedi koç

Gün gelir idamlar başlarda olur taç

Utandı arından ağladı dağlar

Gözlerim yandı görmez olaydım

Nice ki bir çare derman bulaydım

Yedi yiğidime hesap soraydım

Utandı arından ağladı dağlar

Yine derdim tazelendi göklere düştü

Yedi koç yiğit birden karlara düştü

Yeni tohumlar yeşerdi toprağa düştü

Utandı arından ağladı dağlar

AL KANLAR İÇİNDE

Mehmet DAĞISTANLI

Haberin olsun ey şehri kerem

Al kanlar içinde kaldı Erzurum

Arkadan vuran Allah’tan bulsun

Al kanlar içinde kaldı Erzurum

Yüce dağlarına kar mı düştü

Yaylam baskın yedin ar mı düştü

Ak saçlı yüreklere kor mu düştü

Al kanlar içinde kaldı Erzurum

Ilıcayla Yanık Dere arası

Murat Paşa’da ağlar anası

Tabip yokmuş kanar yarası

Al kanlar içinde kaldı Erzurum

Padişahlar, Paşalar gelir mi dize

Alaylar kurup göndersen bize

Ne gelirse Hak’tan inandık söze

Al kanlar içinde kaldı Erzurum

DÜNYA SANA KALIR MI

Mehmet DAĞISTANLI

Erzurum’un dereleri kan oldu

Topdağı’nın tozlu yolu sel oldu

Taze gelin gerdek günü nicoldu

El çek zalim el çek böyle zulüm olur mu

Ben ah etsem dünya sana kalır mı

Pencereden gördüler gül yüzlüm seni

Al beyaz duvaklım aldılar seni

Vurdular Yanık Dere’de sırtından seni

El çek zalim el çek böyle zulüm olur mu

Ben ah etsem dünya sana kalır mı

Yele verdim acımı yele verdim

Ak sakalı ak pürçeği yele verdim

Duaları sabırları yele verdim

El çek zalim el çek böyle zulüm olur mu

Ben ah etsem dünya sana kalır mı

Topdağı’nın eteğinde bir alev yangın

Ahali sürünür baygın mı baygın

Eşkıya süngüler doygun mu doygun

El çek zalim el çek böyle zulüm olur mu

Ben ah etsem dünya sana kalır mı

NEREDEYDİN

Mehmet DAĞISTANLI

Topdağı’nın eteğinde

Kara kuru dereyidin

Üç bin şehit kan içinde

Ey sultanım neredeydin

Neredeydin neredeydin

Yare bende neredeydin

Yanık Dere küsmem sana

Küssem çare olmaz bana

Ben sultana neyledim ki

Can dayanmaz akan kana

Neredeydin neredeydin

Çare bende neredeydin

Kavaklar’da Gölbaşı’nda

Na muratlar dağ başında

Feryadımı turnam duymuş

Ağlar anam yüz yaşında

Neredeydin neredeydin

Kahır bende neredeydin

Yanık Dere’de öter bülbül

Derdime dert katar bülbül

Dayanamam gayrı acıya

Atma beni nara bülbül

Neredeydin neredeydin

Kahır bende neredeydin

DEĞME FELEK DEĞME

Mehmet DAĞISTANLI

915 Şubatında Palandöken yollarında bağım var

Değme felek değme zalim, özge dinime benim

Ağıtlar, türküler yakılır tellerinde arım var

Değme felek değme zalim, özge dinime benim

12 Mart sabahında Yanık Dere köze dönmüş

Dört kitabım haktır Ya Muhammet közler küle dönmüş

Hak nebiler, enbiyalar, İsa, ey Musa kül güle dönmüş

Değme felek değme zalim, özge dinime benim

Sırtıma yüklediler bir şehir yükü düşmana varam diye

Atına atladı Gez Mahleli Nalbantoğlu, yağız şah ile

Üç bin gönüllü, kırma tüfek, yüz elli fişek desinler deli diye

Değme felek değme zalim, özge dinime benim

Toplandı Araplar düzünde korkusuz üç bin mert yürek

Dadaşlar hizaya girdi kimi ak saçlı kimi on beşlik bilek

Analar, bacılar, evlatlar başlar dik, hepsi birer deli yürek

Değme felek değme zalim, özge dinime benim

Başı dumanlı yaylam, seni bırakmam kalleş düşman eline

Sarsın çevreni, dokundurmaz korkusuz yürekler zülfün teline

İçlenme hiç seni bırakmaz dadaşlar fesat düşman diline

Değme felek değme zalim, özge dinime benim

ÜÇ BİN ŞEHİT

Mehmet DAĞISTANLI

Zemheride Sultan dağı horlanmış

Dar sokakta Ağa Çavuş zorlanmış

Beyaz köynek al kanlara bulanmış

Üç bin şehit verdik neyleyim

Huzuru mahşere hesabım kalsın

Feryadım, figanım göklere çıksın

Ağa Çavuşu aldılar ahım taşa çalsın

Üç bin şehit verdik neyleyim

Mevlüt’ü, Nano bacıyı gören oldu mu

Gölbaşı’ndan gidenleri soran oldu mu

Eşdiğin mezer kan kuyusu oldu mu

Üç bin şehit verdik neyleyim

Sultan Sekide hünkarım vardır

Hünkarım kaldırın derdimiz vardır

Dua sende, hüküm sende zarımız vardır

Üç bin şehit verdik neyleyim

VURDULAR BENİ

Mehmet DAĞISTANLI

Dereydim Yanık Dere dediler

Zalım Ermeni’ye silah verdiler

Kapıma her gün çete saldılar

Tez gel oğul tez gel vurdular beni

Yakıp da kefensiz gömdüler beni

Ağalar beyler durmayın böyle

Erzurum yandı bir çare söyle

Mevla’ya niyazım bir kerem eyle

Tez gel oğul tez gel vurdular beni

Yakıp da kefensiz gömdüler beni

Çiçeği solmuş dallara döndüm

Kolu kırılmış kullara döndüm

Ateşe yanmış dillere döndüm

Tez gel oğul tez gel vurdular beni

Yakıp da kefensiz gömdüler beni

Topdağında evim var benim

Kaf dağında izim var benim

Mecidiye, Aziziye adım var benim

Tez gel oğul tez gel vurdular beni

Yakıp da kefensiz gömdüler beni

Üç bin kişi kefenlere sarılır

Figanlardan yer yerinden yarılır

Elbet bunun bir hesabı sorulur

Tez gel oğul tez gel vurdular beni

Yakıp da kefensiz gömdüler beni

ÖLÜRÜM

Mehmet DAĞISTANLI

Asırlardır bu pınardan su içtim

Erzurum’un sofrasına ölürüm

Lokmamı böldüm kol gerdim

Dadaşların narasına ölürüm

Kadınları erkekleri bar tutar

Bakışları yüreklere güç katar

Beş bin yıllık yüreklerde vekar

Elde hançer coşmasına ölürüm

Sazımdır, sözümdür, özümdür o

Alnı kırış, eli toprak kokandır o

Nakış nakış kilim dokuyan elimdir o

Nene Hatun yazmasına ölürüm

Kızı kızanı silah almış milisi var

Göğsünde güller açmış yarası var

Cihana baş kaldırmış bacısı var

Kara Fatma postasına ölürüm

Namusum, arım, hayam açıktır sinem

Asırlardır hiç bitmez mi bu çilem

Doksanüçte, onsekizde ağlamış ninem

Kurşun geçmez muskasına ölürüm

Palandöken sular gibi sel olmuş

Sazlıklar sunalara göl olmuş

Cümle dosta yaren, kul olmuş

Aras gibi akışına ölürüm

ŞEN DEĞİL AĞAM

Mehmet DAĞISTANLI

Dervişağa’da bir evim var

Şen değil ağam şen değil

Deva bulmaz bir yarem var

Şen değil ağam şen değil

Süngü kapıya dayandı

Dervişağa al kanlara bulandı

Şahım Yanık Dere’de yandı

Şen değil ağam şen değil

El ele tutuştu çıktılar yola

Topdağıda ilkin verdiler mola

Nasıl kıydılar bunca insana

Şen değil ağam şen değil

Zebani gibi girdiler yurda

Hasanım’ı alıp düştüler yola

Gitme bebem kalırım darda

Şen değil ağam şen değil

bottom of page